14 Aralık 2009 Pazartesi

Aldım başımı gidiyorum...

Bazen insanların yanından fiziken gidiyorum, bazen duygularımdan gidiyorum. Kara kaplı defterime bile yazmayacağım kadar beni usandıran KURAL TANIMAZLIKLARA şahit olduğum zaman, sessiz sedasız alıp başımı gidiyorum. Kimse duymuyor, kimse farketmiyor. İçim alıp başını gidiyor, üstelik kendince mutlu olarak. Uğraşamıyorum insanlarla bazen. Gitmelerim iyi geliyor. Çiğdem Talu'nun şarkısındaki gibi "Ben bu hayattan, dosttan düşmandan aldım başımı gidiyorum" Sonra kendimi toparlayınca kimi zaman geri geliyorum, kimi zaman gelmiyorum. Bakalım bu defa gelir miyim, bilmem ki...

Bu kural tanımazlıklarda kendimden mi şüphe etmeliyim, yoksa bu fazla Akdeniz ruhlu arkadaşlarımdan HAYIR diyerek "gitmekte" haklı mıyım, haksız mıyım?..

Mesela:

Artçım Sanço motorumun arkasına binerken "Aman n'olucak sadece 10 metre gideceğiz yahu!" diyerek kaskını takmamayı bana önerdiğinde ben zaaf göstersem "Tamam canım nolucak senimi üzeceğim bin öyle arkama" desem... Sonra benden ya da başkasından kaynaklanan bir nedenle motorda kaza yapsak ve başımızı kaldırımlara vursak, tepemize bir araba uçsa bir yerden, bu benim VİCDAN SORUNUM haline gelse???
.....
Alkolle araç kullanırken ehliyetine el konulan bir dostum benden ehliyetimi çevirmelerde polise göstermek için istediğinde, "Aman n'olucak, yakalanırsam çantandan habersiz aldığımı söyleyiveririm" dediğinde, "Ah tabii canım n'olucak seni mi kıracağım, al canım ehliyetimi kullan" desem... Sonra başkasının ehliyetini polise gösterdiği için yakalansa suçuna suç eklese... Artık bu BİZİM SUÇUMUZ haline gelse???
....
Ben yan koltukta ilk iş kemerimi takarken, vosvosta kemerini takmakta zorlanan dosttan ötem; "Takamıyorum çalışmıyor bu, zor açılıp kapanıyor, tırnağım kırılıyor aman boşver" dese, ben de sussam, sonra sadece 40 km hızımıza rağmen çarpışsak bir araçla, bilimsel olarak hesaplandığı gibi tonluk bir ivme ile etkiyi hissetsek, beni eski teknoloji de olsa kemerim tutar ya onu???
....
Birkaç kadeh içmişse bir arkadaşım, elinden anahtarlarını almaya uğraşırken ben, gecenin karanlığında bir restoran önünde, "N'olucak canım ben kendimdeyim allaskına görmüyor musun?" dese ve bir an için gördüğüme inansam, bilimsel verileri ciddiye almasam... Bir yayaya çarpsak mesela ya da bir motorsurucusune... Zamanında refleks hareketini yapamamış olsak... Kendimi nasıl hissederim???
....
Etrafımdaki insanları uyarmaktan bıktım usandım artık... Okumuşu, cahili aynı... Bir de bu benim çevrem, daha yurdum insanının kasksız motor kullanan gencecik çocuklarına yaptığım uyarıları yazmadım, kimbilir kaç kez trafiği tehlikeye atanları 155 i arayıp memura şikayet ettiğimi yazmadım... Çünkü onlardan "gitmiyorum", onlarla uğraşmaktan bıkmıyorum iyi vatandaş olarak.

Ama şimdi bu trafik kurallarını tanımaz dostlarımdan BEN GERÇEKTEN GİDİYORUM. Görmez ve anlamazsınız nasılsa, size buradaymışım gibi gelecektir. Ama ben aldım başımı sessiz sedasız gidiyorum. Sizleri kendinizle başbaşa bırakıyorum.

Vallahi usandım...

3 Aralık 2009 Perşembe

DAZER II KÖPEKSAVAR

Benim için şu anda dünyanın en güzel hediyesi... Sanço almış gelmiş, köpeksavar aletini. Dazer II markalı bu alet 7 metreden köpeklere etkili. Aslında galiba kedilere de. 9 volt pille çalışıyor ve köpeğin duyabileceği insanın duyamayacağı bir frenkansta ses yayıyor.

Denemeye çok değişik zeminlerde fırsat bulamadım, bir denememde bisikletten düşüyordum az kalsın. SBu sahneye şahit olan Küçük Hande dedi ki; sen bunu kullanırken bir yerini yaralayacaksın iyi oluyor bisiklet kaskı taktığın:) Kullanma pratiğim henüz gelişmedi. Mesela bisikleti tek elle kullanıyorum ama motosiklette tek elimi cebime sokarak çıkartamam giderken. Bu nedenle boynuma bir iple çarpraz asmayı düşündüm motorda da bisiklette de. Cebimden çıkarana dek çok geç olabilir.

Üzerindeki düğmeye kısa aralıklarla basıyorsun ve kırmızı ışıktan da anlıyorsun ki alet çalışıyor. Sağır bir köpeğe denk gelmediğin sürece işe yaradığı muhakkak. Kalkıp gidiyorlar yattıkları yerden. Daha üzerime koşturan bir köpekte tam deneyemedim.

Bu macera devam edecek belli ki...

TEKNİK AÇIKLAMA:
Dazer yaydığı ultrasonik ses dalgasıyla her türlü köpegi kaçırır.
Dazer, yüksek elektronik teknolojiyi kullanarak insanlar tarafından duyulmayan, fakat köpek ve kediler tarafından duyulup, algılanan ve onları taciz edin güçlü ve zararsız bir ses dalgası yayan alettir.
7 metreye kadar köpeklerin yaklaşmasını durdurur. 7 metreye kadar ulaşan sadece köpekler tarafından duyulan 27000hz. yüksek frekans sesiyle köpekleri yaralamadan sizden uzaklaştırır.
1993 Yılında Amerikada yılın ürünü seçilmiştir.
Aynı zamanda köpeklerin eğitiminde de kullanılabilir.
Darbelere karşı dayanıklı bir plastikten üretilmiştir, ayrıca kemere takılabilen bir klipsi de vardır.
Güvenilir
Sessiz
Etkili
Havlamaya son
kullanım menzili 7 mt.
Ağırlığı 120 gr.
9 Volt pille çalışır.
Pil fiyata dahildir.
1993 Yılında Amerikada yılın ürünü seçilmiştir.
Made in USA

Kuduz Aşı'na gitmezsen neler olur? :)

Şöyle olur; polis gelir kapına ve seni alır götürür aşıya. Bunu çocukları korkutmak için söylenmiş bir palavra sanmayın, gerçek ve bence fena bi gerçek de değil yani. Tek sorun; zaten işi başından aşkın polislerin bir de bu yurdum insanının kuduzuyla uğraşması.

Grip hastalığım 4 günde geçti, ama beşinci gün son aşıma denk geliyordu, doktorlara danıştık, öksürüğüm devam ettiği için gitmesem daha iyi olur sonucuna vardık. Bir hastalıkla boğuşurken bağışıklık sistemime hemen bir kuduz virüsü yüklemek pek akıllıca görünmüyordu. Böylece aşıya 3 gün geç gittim.

Haydarpaşa Numune Hastanesi'nin sorumluluk sahibi aşı hemşiresi bana telefonla ulaşamadığı için (bunun nedeni numaramı ilk kayıtta yanlış yazan sorumsuz!) semt karakoluna ihbar etmiş ve sağlık ocağına da bildirmiş "kaçak" durumumu. Gerçekten çok mutlu oldum ya:) Bizim ülkemizde bir devlet hastanesinde bu kadar sorumluluk sahibi birisinin bulunması beni cidden mutlu etti.

Sonra bana son aşımı yaparken de açıkladı hemşire, yurdum insani ilk bir iki aşıdan sonra baktı ki kudurmuyor toz oluyormuş ortadan. Polise haber veriyormuş hemşire de:) Ne güzel değil mi?.. Böyle güzel bir şey işte.

Biz karakolu aradık ve durumu izah ettik boşuna yorulmasınlar diye, gelirlerse yine de, iki sene saklamak zorunda olduğum aşı belgemin fotokopisini vermeliymişim.