21 Eylül 2011 Çarşamba

Şaşırdım... Şaşırdım... Şaşırdım...


Genel olarak şaşırtılması kolay olmayan ben, dün aynı gün içinde şaşkınlıktan şaşkınlığa defalarca düştüm!
Sabah erkenden -akıllıyım ya sakin olur ortalık diyerek- Suadiye Fenerium'a gittim, 09.45'te oradaydım. Baktım ki kapı açılmamış ama 40 kişi kadar kuyrukta. Ben motora kaskımı yerleştirip kendimi toparlayana kadar kuyruk yolun iç tarafına dönmüş, saniyesinde katlanarak artıyor! Bu kadar erken saatte bu kuyruk, üstelik sakin olur diye geldiğim Suadiye Fenerium'da?! Şaşırdım. Çok şaşırdım, Fenerbahçe - Manisaspor maçına bu kadar ilgi beklemiyordum.

Sonra biletimi alıp eve döndüm. Akşam stadın önüne gittiğimde yine şaşırdım; ne kadar kalabalıktık. Normal maçlar gibi!

İçeri girdik, stadıma gururlu bakışlarla şöyle bir bakarken yine şaşırdım; bu kalabalık "kadın-çocuk" kalabalığının ötesinde sloganlar atıyordu, kimse oturmuyor, herkes zıp zıp zıplıyordu. Allah allah dedim kendi kendime, 'Nasıl yani be, ben Fenerli veya değil Türk Kadınlarını hafife almışım demek ki?!!'

Naif ve acemiliklerin en bariz göstergesi olarak stad anonscusunun 4 tribünün Sarı-Lacivert-Şampiyon-Fener tekrarlamasını bir türlü kadınlara öğretememesi beni gülümsetti:) Çok hoş bir acemiliğimiz vardı 46 bin kişi olarak:))) Ama bir o kadar da sesimiz ve takımı destekleme enerjimiz vardı.

Burada gözle görülmeyen başka bir güç de vardı, bu sadece Fenerbahçe büyüklüğü de değil bu bambaşka bir başkaldırıştı. Bu kadınların nineleriyle Kurtuluş Savaşı kazanılmıştı. İçim umutla doldu.

21 Nisan 2011 Perşembe

EKL MEZUNLAR GÜNÜ 100.YIL


Bu sene 24 Nisan 2011'de saat 11.30'da başlayacak kutlaşmalarımız sanırım aksama kadar sürecek:)

Her okul mezunu için değerlidir, mezunun vefa duygusuna bağlı olarak ama bizim lise hiç su götürmez şekilde bambaşka bir değerdedir bizim gözümüzde.

Son mezunlar ile ilgili birşey diyemem ama 100 yıldır, gümbür gümbür Atatürk kadınları mezun ettik. O kadar degişik alanda "Türkiye'nin ilk kadın...' ünvanına sahip mezunlarımız var ki saymakla bitmez.

Bizim lisede öğretmenlerimiz de efsaneydi. Kendilerine has tarzları, otoriteleri, sevecenlikleri vardı.

Bizim bahçemiz de çok çok değerlidir. (Rant için bu bahçelerde gözü olanın gözü çıksın, lanetimiz korkunçtur bizim!) Erenköy ile Göztepe muhtarlıklarının tam ortasında bir kısmı Göztepe'de bir kısmı Erenköy'de kalan kocaman bahçenin Göztepe bölümü sonradan Güzel Sanatlar Anadolu Lisesi oldu. Artık bizim sayılmaz. Ama kalanından bile 10 lise bahçesi çıkar hala.

Annem de o çimenlerde beden egitimi dersi yaptı, teyzem de, ablalarım da... Geçen sene anneme 50.yıl mezun kolyesini ben taktım elimle:)

Neyse, bu sene muhteşem olacak. İnternette aranacaklar için iki satır yazayım dedim. Bu ekteki resim de sanırım 1950'lere ait olmalı. Henüz "yeni bina" yok, 70'lerde eklenecek.

Son söz; orada toplanan (bu sene bahçeye muhtemelen sığmayacak kadar çok) eğitimli, çağdaş, Atatürk kadınlarını görenler bir kez daha emin olacaklardır ki bu lise bu ülkenin aydın ve bilinçli insanları için mücevher değerinde devlet liselerinden birisidir.

EKL MARŞI

Hakikat güneşimiz
Özgürlük rehberimiz
Eşitliği severiz
Üstünlük emelimiz
Memleketin ümidi
Genç fidanlar bahçesi
Varlığınla bin yaşa ERENKÖY KIZ LİSESİ

FATİH in neslindeniz
ATATÜRK izindeyiz
Bilgi bize ışıktır
Biz ona pervaneyiz
İstanbulun incisi
Genç fidanlar bahçesi
Varlığınla bi yaşa ERENKÖY KIZ LİSESİ...

3 Şubat 2011 Perşembe

Başlıksız...

Dün sabah internette Defne Joy'un ölüm haberini okuduğum zaman, kelimenin tam anlamıyla gözlerime inanamadım. Daha sabahın erken saatleriydi. Hani bazı popüler kişiler 1 nisanda şaka yapar ya, inanırız hani tarihte vaki, bir an gerçekten takvimin 1 nisan olmadığını bildiğim halde 'acaba bugün de bir şaka günü de ben mi atladım?!' diye düşündüm.

O kadar ama o kadar çok şaşırdım. Oysa neye şaşırıyordum ki işte hayat böyle birşey. Herkes için ve her yaş için ölüm var ve sanki bunu ilk defa duyuyor ve yaşıyormuşuz gibi şaşırdık hepimiz. Şaşırmamız da hayatın parçası ve Defne'nin ani ölümü kadar olağandı aslında. Ama asıl şaşırmamız gereken; öyle pozitif ve enerjik insanların bize ölümün ensemizde beklediğini geçici olarak unutturabilme güçleriydi. Böyle insanları yaratarak Tanrı bize "Hayatın güzelliklerini yaşayın, gülümseyin, verdiğim tüm nimetlerin tadına varın" demek istiyordu bence. Güzel bir örnekti anlabilen kesim için.

Bu enerji nereye gitti şimdi, ne olarak geri dönecek aramıza bilinmez. Yakınlarına Allah dayanma gücü ve olağanüstü bir sabır versin diye diliyorum.