19 Şubat 2010 Cuma

Sanço'nun yeni bisikleti Giant Deffy


Bizim Sanço kendine yeni bir bisiklet aldı yaşgününde. O'na bisiklet kaskı hediye etmiştim ama kafası smallmış meğer. Kaskı değiştirdik. Bisikletlere bakınmaya başladı. Aradığı öncelik hafiflik olduğu için bizim Kaçkar Bisiklet'teki çocukların fiyat/kalite/hafiflik paritelerinin karşılaştırması önerisiyle Giant Defy 2 modelini alıverdi. Benim Giant GRS tahminime göre 13 kg civarında iken Sanço'nun ki 8.5 kg ağırlığında. Muhteşem hafif birşey. Kaçkar'a uğradığımızda Yusuf'u gördüğüm anda hissettim bize yeni bir bisiklet satacağını:) Benimkini aldığımız gün de o vardı orada, insana planında yokken en ideal bisikleti satıveriyor Yusuf. Serkan da bir çok sorunumuzu çözüyor anında ama satışlarda (aslında Ortaköy şubesinde çalıştığı halde) Kızıltoprak'ta hep Yusuf'a denk geldik.

Vitesleri ve gidonu değiştirdik. Daha bir ergonomik şehir bisikletine çevirdik. İnanılmaz hafif ve hızlı bir sürüş bisikleti. Pedala dokundun mu uçuyor gidiyorsun. Durduğunda ise hiçbirşey hissetmeden pamuk gibi duruyorsun. Bir çuval para verdi ama değdi, şimdi O da aşık bisikletine:)

O'na güle güle kullan derken bu alışılmış sözün ardındaki anlamı da anlatmak için buraya yazmak istedim. Bir bisikleti güle güle kullan demek, o bisiklete bindiğinde hep mutlu ol demek. En mutsuz gününde bile kendini bisikletinle yola attığın zaman yüzün gülsün demek. O pedalları çevirirken hayatında ne olursa olsun için mutlulukla dolsun demek. Bir bisikleti güle güle kullan demek benim için böyle demek. Dünya yıkılsa, sevgililerimden ayrılsam, 3 ay ömrüm kaldığını duysam (bunu deneyimlemek istemem), en kızgın olduğum zamanlar olsa, en depressif günümde olsam... Yine de bisikletim benim mutlu eder. Güle güle kullanmak demek bu demek. Köpeğin beni bisiklet tepesinde ısırdığı gün bile mutluydum ben, içimden 'en keyifli sürüşüm bu' bile demiştim ısırılmadan az evvel:)

Bisiklette sağlıklı kalmaya devam etmek için bu şehirde/ülkede fosforlu renkler giymek, iyi bir bisiklet kaskı kullanmak, yerdeki çukurlara, pervasızca açılan araç kapılarına, geniş mazgal deliklerine dikkat etmek gerek. Sahilde piknik yapanların oynadığı toplara, üzerine atlayan köpeklere, bisiklet yolundaki kırık bira şişelerine, kolkola girerek bisiklet yolundan giden cahil cühelaya dikkat etmek demek.

Not: Sanço ve ben, bisiklet yolunda olduğunu önemsemeden (farketmeden değil) karşımızda yürüyenlerin üzerine doğru bisiklet sürerek intikamımızı alıyoruz. "Ay bisiklet yolunda mıydınız görmedim aaaa!" gibi:) yapıyoruz. Sanço "Ayy ayy ben acemiyim!" diyerek yolda S'ler çiziveriyor kıs kıs gülüyorum.

Biz yaşlı genç, küçük büyük bisikletlerde çok çok eğleniyoruz siz de eğlenin:))

17 Şubat 2010 Çarşamba

Turkcell, Ben ve Diger Operatörler!..

Sevgili Blogum,

Nedir benim bu "diğer operatör"lerden çektiğim senelerdir!.. Yıllar ve yıllar önce bir seçim hakkım vardı, 13 sene öncesinde ya Telsim ya Turkcell seçilirdi. Benim çevremde herkes Turkcelliydi. Ben de doğal olarak Turkcell ile başladım. Kazancımın iyi olduğu dönemlerde su gibi telefonla konuştum. Ama o dönemde bile "diğer operatör"lere sempatim olmadığından onları aramaktan hoşlanmadım. Benim için başka operatörleri seçenlerin toplumsal sınıfı hep farklıydı. O dönemler öyleydi. Rekabet ortamı yoktu, ben de Turkcell'e seve seve para kazandırıyordum. Ben kusursuz hizmet karşılığında bir değer ödüyordum ve bu benim hayat alışkanlığım için gayet normaldi. Bütçem kısıtlı olduğunda da, olmadığında da bu böyle. Bu 13 yıldır böyle. Turkcell sözkonusu iken onlara hep güvendim. Kurumsallıklarına, kalitesine, müşteriye önem vermesine güvendim.

Şimdi bu diğer operatör kullanıcıları içinde de hiç böyle markasına bağımlısını da tanımadım doğrusu. Reklamcılıkta Love Mark denir ki bende bu bazı iyi markalara karşı var olan birşey. Ben bu anlamda Adidas, Orkid, Mac, Wosvagenmarkalarına da bağlıyım.

Konuya dönmek gerekirse, iyi hizmet almak için bir bedel ödemek gerektiğine inanırım. Kendini geliştiren bazı markaların kesin liderliğine inanırım. Buna karşın en ufak bir hatada da o markayı bırakırım. (Bakınız: Sezen Aksu'yu terk edişim)

Turkcell'i de 13 yıla rağmen geçen yıllarda bırakmak üzereydim ki (Mustafa Filmi ile ilgili olaydan dolayı) sonra gerekli açıklamalar yapıldı da vazgeçmedim Turkcell'den.

Sonuçta piyasa değişti, rekabet canlandı. Vodafone geldi. Reklamlarına kulak kabartmadım değil, aptal değilim ben de baktım tabii. Ama yok hayır, iki kuruş için Turkcell'den ayrılmaya kesinlikle değmezdi. Daha az konuşurum param yoksa, bu kadar basit. Zaten zararlı birşey cep telefonu bilmeyen mi var, ne kaşınacağım ki.

Fakat gidenler oldu. Herkesin sebepleri kendine, gittiler. Mutlular mi bilemem. Ama ben onların gidişinde mutlu değilim. Çünkü kimi zaman operatörleri sinyal vermiyor, ya da ben duymuyorum. Yakınlarımdan birisi Turkcell'e geçmişti. Sonra oradan üçüncü operatöre geçmiş. Haberim yok. Hala Turkcell'de sandığım için aradığımda o malum sinyali de açıkcası duymadım. Bu durum bana bu ay 14 tl'lik fark attirdi faturamda. Avea'da uyarı sinyali yoktu diye iddia edebilirim ama etmiyorum, ben duymamışımdır belki diyorum.

Sonuçta şu önemli benim için sevgili bloğum; bundan yıllar öncesi gibi hala diğer operatörleri aramamak kararımdayım. Ve bu Turkcell'in suçu değil müşterisini elinde tutabilme başarısıdır bana göre:) Kendisini daima ileri götürebildiği için. Çizgisinden ödün vermediği için. Diğer markalarımda da böyle, teknoloji liderliği, müşteri memnuniyeti ve bunda süreklilik benim için önemli birşey. Kalitenin bedeli vardır.