15 Temmuz 2009 Çarşamba

UFO gördüm ama heyecanım yok!

Kumburgaz'daki UFO'ların görüntüsünü sirius.org sitesinde izledigimizde arkadaşlarla bir haftasonu gidelim de UFO göremesek bile Kumburgaz turizmine katkıda bulunalım dedik.

Nerede kalacağımızı bilmeden yola çıktık ve nasılsa gece uyumayız herhangi bir yer olur filan derken bize gösterilen ahır gibi bir kampingden sonra, birbirimize ve karşımızda heybetiyle duran Marin Princess Kumburgaz otele bakıp özümüze ve lüksümüze dönmeye karar verdik.

Tek gece orada kaldık. Şansımıza manzaramız beklediğimizden de iyi amacımıza uygun bir manzaraydı. Yandaki resmi 1523 nolu suit odadan cektim. Tam 180 derece deniz manzarasının sol tarafı yandaki resimdeki bölümde, ufuk çizgisinin 2 parmak üzerinde 11 Temmuz Cumartesi akşamüzeri dördümüz birden onları gördük. Fotografını çekemedim, şaşkınlıktan ve çok uzak olmasından hatta gözlerime inanamamaktan dolayı. Çok uzak bir perspektifte olmasına rağmen, olmayacak hızda hareket eden birkaç metalik tabak gördük diyelim:)

Neden heyecanım yok?.. Çünkü gördüğümün dünya tanımı ile Bilinmeyen Uçan Nesneler: Unidentified Flying Objects olduğundan hiç şüphem yok. Ama heyecanım da yok, kaldığımız otelin yanındaki sitenin bekçisi Yalçın zaten en güzelini çekmiş bu resimlerin, TÜBİTAK da onaylamış. Günümüzün TÜBİTAK'ı, yıllar öncesi gibi çağdaş kafalı bilimadamlarından oluşan bilim kurumu değil benim gözümde ama olsun, onaylamış işte.

Neyse sonuçta gördüm de heyecanlanmadım çünkü: Ben bunun gerçek bir uzay gemisi vakası değil, dünyanın en ücra köşesine dek herşeye burnunu sokan amerikan derin devletinin kimbilir hangi gizli projesinin, kimbilir hangi amaçla, kimbilir kaçıncı kez benim Marmara Denizi'me veya Misak-ı Milli sınırlarımın içinde biryerlere gönderdiği saçma sapan casus uçaklar olduğunu düşünüyorum. Şibumi okumaktan mı böyle oldum, her taşın altında sahiden ajanlar veya derin ilişkiler mi var yoksa:)

3 Temmuz 2009 Cuma

Fanustaki için durum fena!

Bir bu eksikti. Fanusun içine giremediğimiz, içindekinin de dışarı çıkamadığı yetmiyormuş gibi fanusu kırmak ve içindekini dışarı çıkarmak için profesyonel yardıma başvuruldu. Bu ilkbakışta iyi birşey gibi görünüyor ve doğru birşey aslında. Ama bunu yaparken fanusun içine kapanmış canlının ürkmemesi, daha önemlisi bu kırılmaz cam kırılırken zarar görmemesi gerekiyor! Kim alacak bunun travmatik sorumluluğunu?! Bu fanus operasyonunu, fanusun içindekinden gizlice yapmak da ne oluyor, zaten herkese güvenini yitirmiş ve ürkmüş birisini daha da yıpratarak korkutmanın ne anlamı var? İkna yolu tükendi biliyorum, çaresiz donakaldık biliyorum. Ama fanustaki zarar görmemeli bunu da biliyorum.

Mahalle veya vicdan baskısı ile bu fanusu olduğu yerden başka yere taşıyarak, kırdırarak içindekine ulaşmayı hedefleyen kişinin kendisinin sakin ve öfkesiz olması gerekmez mi öncelikle?

Kendisinin ruh sağlığını toparlamış ve sukunet içinde olabilmesi gerekmez mi? Fanustaki durumun rahatsızlık olduğunu kabul ederek, genetik olarak kendisinde de bulunabileceğini hatırlayarak sevecen olması gerekmez mi?

Ve ben dostu olarak, içimdeki adalet duygusu ile hareket ederken ne isaya ne musaya yaranamama durumu içinde sadece kendi iç sesimin ışığında doğru hareketten şaşmamaya çalışıyorum. Benim için esas olan; fanus içinde tıkılmış yaşayan ve halini iyi hal sanan dostumun bu operasyonlarda kılına zarar gelmemesidir. Bu da böyle biline. Tarihe böyle yazıla. Bedeli ne olursa olsun ona bir zarar gelmemeli. Bu detaydan hareketle cambaz gibi ince dengedeyim.