7 Haziran 2014 Cumartesi

Haziran: Ihlamurlar!

Ihlamurlar, ıhlamurlar... Sokaklarda sarhoş edici ıhlamur kokuları. Kaynayan cezvede hiç de bayılmadığım bu koku tüm sokakları doldurduğunda şikayetçi değilim. Memnunum iyi geliyor. Çevremizde tüm güzel evler bir bir yıkılırken, bahçelerindeki ağaçlar hesapsızca, duyarsızca kesilirken, buna göz yuman varoşluk, lumpenlik tüm kente ve hatta ülkeye hakimken... Tüm güzel ve insani değerler, eski modaymış, gereksizmiş gibi algılatılırken... Sokakları kaplayan ıhlamur ağacı kokuları, yaz yağmurları ile güçlenince bana iyi geliyor. Haziran'da doğduğuma sevinmemek elde değil:)

Yine bir sütlü kahve saatinde yazıyorum bunları. Tekinsiz saatlerde:)

4 Haziran 2014 Çarşamba

Bir sabah sütlü kahve saatinde...

Hani şu gündoğumu sütlü kahvelerim var ya... Dünyanın neresinde olursam olayım içtiğim. Burada esas mesele kahve değil sen hala anlamadın mı? (Gezi'de meselenin sadece ağaç olmamasına gönderme yaparaktan:) Burada mesele; güne başlarken, başkalarıyla paylaşmayacağın, günaydın bile demeden ortadan toz olacağın bir zamanı felekten çalmak. Buna beni dosttan ötem alıştırmıştı ya 13 yıldır her sabah içiyorum hani... Geçen gün bu kahveyi içtiğim yerde, bu kahvenin önemini bir kez daha farkettim. Bu saatte içtiğim bu kahve... Düşüncelerimle, duygularımla beni başbaşa bırakan bu kahve!

Hayatta seni üzen insanlardan, olaylardan uzaklaşman gerektiğini söyler bazen o kahve. Tüm çabalamana rağmen şartlar değişmiyorsa, karşındaki seni yok sayıyorsa, hayatında sana özel bir yer olduğunu hissettiremiyorsa, kendini özgür sayarken aslında prangaları da varsa... O prangalarla sen de zincirlenmek istemiyorsan... Birgün bir sabah kahvesiyle o insandan vazgeçersin. Gözünde bir damla yaş olmasına sebep olacak kadar O'nun için yoksan, sen de işte tam da bu sabah kahvesinde düşünürsün, kendinden daha kıymetli olmadığını kendine telkin eder ve vazgeçersin. O'nu orada, kendi seçimleriyle, pranglarıyla ve gerçekte yalnızlığıyla dostsuz başbaşa bırakırsın. Sonra bu özel zaman dilimi sona erdiğinde sosyalleşmek gerektiğinde yanına gitmeden önce yüzüne bir maske takarsın. Öylece ve son kez orada O'nun yanında yer aldığını bilmenin gizli hüznüyle maskeli halinle yanında yer alırsın. O seni hala yanında sanıyorken, sen O'nu o sütlü kahve saatinde prangalı hayatına bırakmış sırtını dönmeye karar vermiş, tek başına mücadeleden vazgeçmiş ve gitmişsindir aslında.

Bu sütlü kahve saatleri işte o kadar tekinsizdir. :)