29 Nisan 2009 Çarşamba

Şeffaf Decifix & Yağmur & Bisikletim

Heh hee.. İnternette görmüştüm, uyguladım. Bisikletimin ön çatalına, tekerlek göbeklerine, zincire paralel kadro borusuna, ana kadroya, marka yazısı üzerine şeffaf decifix kapladım. Böylece boyasının saçma sapan nedenlerle çizilmesini önlemiş oldum. İçim rahat etti:) 

Hiç hava kabarcığı kalmaması için dikkat etsem de kalan yerlerdeki baloncuğu toplu igne ile delerek o bölümlerin havasını da aldım. İşaretlediğim yerlere dikkatle bakarsanız, orijinal görüntünün hiç bozulmadığını da ffarkedeceksiniz.

Kimi zaman onu ters çevirerek, kimi zaman ben yerlere yatarak bu işlemi bitirdim. Bisikletimle bu fazlaca yakın temas durumunda, birçok güzel detayını da farketmiş oldum. Tekrar aşık oldum bisikletime bu detaylarla. Aşkın detaylarda gizli olduğunu söyleyebilir miyiz bu durumda? Söyleyebiliriz tabii:)

Az önce yağmurda bindim 45 dakika kadar. Çok sert rüzgara maruz kaldık, çok pis ıslandık. Ama ikimizin arasına kimse giremedi, cebimi kapatmıştım çünkü. Hani olur da yıldırım düşerse başıma düşmesin diye kapatmıştım cebimi. Oysa bisiklet bu durumda başlı başına bir metal kadro olarak yıldırımın tillahını çeker. Olsun be, atın ölümü arpadan olsun!:)

25 Nisan 2009 Cumartesi

Fanus İçin Sihirli Değnek Bulundu!

"Artik siir yaziyorum. Bloguna koyabilirsin bunu." yazmış fanustaki zeki dosttan ötem. O'nu kurtarmak için arandığım sihirli değneği kendisi bulmuş, sevindim:) 
 
Cam Fanus
 
Cam fanusta bir bitki
Yesermeyi bekliyor
Isik var cevresinde
Sulayan yok.
Fidanin basi dik,
Isik ve umutla besleniyor.
 
Susuz ne kadar dayanabilir?
Mevsimler geciyor,
Su yollarini tutmuslar...
Bitki gunese uzanmis
Gunes suyu buharlastirir,
Yagmur yagar sonunda
Bitki buyur, fanus kirilir.
 
H.G.

20 Nisan 2009 Pazartesi

Fanus nedir?

Eskiden benim için içinde turuncu japon balıklarımın yaşadığı cam küreydi fanus. Bir yandan da Küçük Prens'in çok sevdiği gülünün üzerine kapattığı ve O'nu soğuktan, nemden, hayvanlardan, rüzgarlardan koruyan camdı. 

Son zamanlarda ise benim için fanus; en sevgili arkadaşımın içinde kaldığı, dışına çıkamadığı ve içine de kimsenin giremediği alanın adı. Şimdi fanus benim için; kanadı kırık bir meleğin onarılamaz acısı. En sevgili dostuna yardım edememek. Şimdi fanusun benim için anlamı bu. İyi birşey değil yani. Bu fanus kırılmaz camdan mı yapılmış nedir, yok edilemiyor. 

Ben arkadaşımı kurtarmak istiyorum, sihirli bir değneğe ihtiyacım var, nereden bulabilirim? 

Haftasonlari erken kalkmak hakkında bir yazı

Ben haftasonları en geç 07.30 saatinde kalkan ve bundan çok zevk alan birisiyim. Mecbur değilken  özellikle pazar sabahı bu kadar erken kalkarak evde dolanmamı veya kendimi bisikletle dışarı atmamı kimse anlayamıyor. Yıllarca da anlayamadılar. 

Evet, ben pazar sabahları da erken uyanırım. Çünkü ben günü yakalamak ve doyasıya yaşamak gerektiğine inanırım. Kimileri için günü yaşamak tüm gün uyumak anlamına gelse de benim için böyle olmadı hiçbir zaman. Tek derdim benimle sabahın köründe arkadaşlık edebilecek arkadaş sayısının parmakla sayılacak kadar az olmasıdır. Sabahın köründe ancak bir arkadaşımla mesajlaşabilirim. Sabahın köründe ancak birkaç arkadaşımla spor yapabilirim. Neyse ki bisiklet denilen şey benim için canlı bir nesne sayıldığından yanımda kimse olmadığında da ben onunla mutlu olabilirim:)

Bu erken kalkmalar sayesinde TVde yayınlanan birçok eski türk filmini veya çocuklar için yayınlanan güzel çizgi filmleri de keşfetmiş oldum. Biberler közleyerek güzel kahvaltılar yaptım. Çingenelerin çöp toplamasını izledim. Kapıcıların sabah servisi için bakkallara gözlerini oğuşturarak gitmesini, köpek gezdirenlerin uyanmış köpeklerin yanında uyurgezer gibi yürümesini izledim. Apartmanlar arasındaki kuş seslerini duydum. Hayatımı uzattım.

Erken kalkmayı seven ama yapamayanlarla da bir keşfimi paylaşıyorum buradan: gözünüzü açtığınızda saate bakmayın! İçiniz uyanmışsa neden saate bakarak kendinizi kısıtlıyorsunuz ki? "Aaa daha saat 07.00 yahu uyuyayım ben biraz daha!" demeyin. Bu olumsuz bir şartlanma. Kendinizi bu şekilde şartlandırmazsanız, biyolojik saatinize güvenerek, vücudunuzun iç sesini dinlerseniz rahatlıkla erkenden kalkabilirsiniz. Haftanın 7 günü erken kalkmanın ne zararı var? Hafta içi başkaları için kalkıyorsunuz da haftasonu neden kendiniz için, zevkleriniz için, belki de hiçbirşey yapmadan sadece sessizliği dinlemek için kalkmıyorsunuz? 

Ayrıca en güzeli: Şehrin tüm sokakları ve güzellikleri pazar sabahı erken kalkanın oluyor, tek başına sizin oluyor:))

Tabii yatış saatiniz de gece yarısını çok geçmemeli, bunu yazmama da gerek yok zaten.



13 Nisan 2009 Pazartesi

LG Shine

LG Shine kullanıyorum hala, o da önceki sene doğumgünü hediyemdi:) Sahi geçen sene ne almıştın sen Tavşan? 

Bu cep telefonunun ekranının kullanımdan birkaç saniye sonra aynaya dönüşmesi benim gibi ayna meraklısı olmayan insanı bile cezbetti. Çünkü farklı ve ödüllü bir tasarımdı.

Ama zamanla en çok çektiği fotoğraflarda bu makinanın güzelliğini gördüm. Yandaki fotoğraf macro ayarında çekildi. Dev gibi göründüğüne bakıp korkmayın bildiğimiz minik uğur böceği:)


8 Nisan 2009 Çarşamba

Bisiklet Zamanı

Yeni bir bisikletim oldu. Bunca zaman çift amortisörlü dağ bisikletimle meğer ne kadar yorulmuşum. Şimdi Giant Aluxx Crs kullanıyorum. Son derece ergonomik bir yapısı ve akıcı bir sürüşü var. Hafif hem de. Benim gibi 40 yaşına girmek üzere olan birisi için ideal. Zaten aslında bana bir 40 yaş hediyesi bu, doğumgünüme 2,5 ay kala:) 

Sir Arthur Conan Doyle ne demiş: "Heyecanların azaldığı, günün karanlık gibi göründüğü, çalışmanın monoton hale geldiği, umut etmenin çaresiz kaldığı anlarda bisikletinle gezintiye çık, yaptığın sürüş dışında hiçbirşey düşünmeksizin..."

Henry Miller ne demiş peki: "Makul bir odam ve yeterince büyük bir yatağım olsaydı bisikletimi de yatağıma götürürdüm."

Mark Twain dalgasını geçmiş biraz: "Bir bisiklet alın, hayatta kalabilirseniz pişman olmazsınız."

Mevsimi geldi; iki tekerlekli özgürlüğün motorsuz olanının zamanı geldi. Karıncaları, uğur böceklerini görerek, doğayı farkederek sürerim bisikletimi. Bazen hiç değilse birkaç saniye gözüm küpülı sürerim yolum güvenliyse. Düşünürüm gözlerim görmese bisiklet kullanabilir miydim diye. Saçma tabii. Neyse, o çıt çıt çıt zincir sesine kulak kesilerek sürerim, ah ben nasıl da aşığım o zincir sesine! 

Üzgün olduğum zamanlarda bisikletim beni bir başka dinler, sadece dinler. Huzurlu bir şekilde akarız yolda. Konuşurum ben O'nunla, anlatırım herşeyimi. Dinler sabırla. Cidden dinler beni. Ben de O'nun iyiliğini düşünürüm. Güvenliğini sağlarım. Bakımını yaparım. Gece sürüşlerinde güvenliği için ışıklarını da takarım hem.

Şimdi bisiklet zamanıdır, kendimi Caddebostan sahiline atarım. Bu yeni bisikletimle çok daha ötelere atacağım kendimi aslında, kabıma sığmam taşarım durumu.

Yüce bilge Sezen Aksu'nun şarkı sözündeki gibi "Ne farkımız var kuştan böcekten, ben de onlar gibi coşmak istiyorum." :)) Bunu bisikletsiz yapabilir miyiz, kesmezzzzzzzzz:)

7 Nisan 2009 Salı

Bloğumun ismi hakkında

Internette "iz bırakmayı" seven birisi değilim. Dün Google'da kendi ismimle ilgili ne var ne yok gezintisine çıkmışken yeğenimin sayfasında adıma rastladım. Bir cevap yazdım O'na, sonra da dedim ki kendi kendime 'Eh sana da yakısır bir blog aslında'...

Sıkıcı ama kolay teknik süreçleri geçerken sıra isim bulmaya geldi... Durdum... İsim bulmayı çok seven birisi olduğum için durdum. Günün en güzel saatlerini düşündüm. İletişim içeren alışkanlıklarımızı düşündüm. Sabah kahvesini ve sonra beş çayını düşündüm. O isimleri istemekte geç kalmışım. Eh geriye kalan; çoğunlukla yaz aylarında ve açık havada yaşadığım gün batımı içkileriydi. Bu ismi denedim oldu, uygunmuş.

Ben Küçük Prens'i (Saint-Exupery) çok severim. Küçük Prens de günbatımlarını çok sever. Özellikle hüzünlüyken sever O. Ama ben her ruh halinde severim, 2001'de bana günbatımı bile hediye edilmişti Dosttan Öte'm tarafından. Ne hoş değil mi, en sevdiğim şey günbatımı benim oldu böylece bir yaz günü.

Beni anlayan anlar; yaz akşamüzeri elinde soğuk bir bira ile günbatımını izlerken, yanında sevdiğin birileri ile bu illüzyonu paylaşmaktan daha dinlendirici ne olabilir?!

Aslında birçok şey daha olabilir, ama ben ikizler burcuyum. Şu anda ne yazıyorsam benim için en doğrusu odur. Yarın, bugünümü yalancı gösteren birşeyler yazabilirim. Ama inanın hepsi, o an için en doğrusudur:) Bu bloğun isim hikayesi de tam olarak işte budur.