24 Eylül 2009 Perşembe

Devrim Arabaları'nı izlemiş olmak ve olmamak.


Nihayet Dijiturk yayınlamış da bizim Ramon ve yavrusu yakışıklı "Behlül" de Devrim Arabaları'nı izleyebilmişler. Sinemalarda vizyona 2. kez girdiğinde de günlerce başlarının etini yemiştim bu filmi mutlaka görün siz "Çılgın Türkler" diye. Ancak dün yayınlanınca izlemişler. Ramon efendi küfredip durmuş son sahnede "Bu arabamızda yeterli benzin yok sizi öteki araca alalım paşam" gibi bir cümleyi kurmaktan çekinen Türk zihniyetine. Eminim hala da küfretmeye devam ediyor... Şüphesiz biz olsak çekinmezdik kimseden, emek verdiğimiz eser arz-ı endam ederken bir haksız arıza çıksaydı.

Ben de olgun mühendis rolünde Selçuk Yöntem'in genç mühendise anlattığı Kayseri Uçak Fabrikası'nın kapatılış öyküsünde gözyaşlarına boğulmuştum. Sanço Panço demişti ki "Bu filmde ağlayan tek sensin herhalde:)" Ama öyle değildi işte birçok vatansever insanın boğazında düğüm vardı hissettim. Bu gözyaşlarımın keskin bir kararlılık ile karışarak aktığını biliyordum ben.

Bugün hala o zihniyetteki tüm bürokratlara lanet okumaya devam etmekteyim. Umarım bireysel olarak belalarını bulmuşlardır bu ülkenin mühendisliğinin ileri gitmesini engelleyen tüm zihniyetler. Şu anda dünyanın en gelişmiş uçak sanayii bizde olabilirdi!..

Bu filmi izlemiş olmak ve izlememiş olmak arasındaki farkı bilenler zaten filmin çekimi sırasında yönetmene yeterli zorluğu çıkartmışlardı Tolga Örnek'in bir roportajında dinlemiştim. Bu filmi izlemek, tekrar izlemek, iyi düşünmek ve istikbalin göklerde olduğunu herkesten önce bilen insana saygıda kusur etmemek gerek.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Adı: Julia

Pet Society oyununda benim fanusa tıkılı arkadaş Julia ile tanıştım. Yapacak birşey yok, fanustan çıkmıyor, içeri de kimseler giremiyor hala. Bari dedim dışardan da olsa dünyasına yakın olayım. Fanusun camına Garfield gibi yapıştığım aylar boyunca onunla ruhsal iletişimim adeta bir camın ardından sürüyor.

Bu oyunu onunla ve ona ait karakter Julia ile 2 gün oynadım ve çok sevdim ben bu Julia'yı-da-. Tipini özellikle mahzun seçmiş. Karakterlerin evleri var, eşyaları var. Eşyaları, yiyecekleri, çiçekleri satın alıyorlar. Parayı birbirlerini ziyaret ederek, ip atlayarak, ağaçlar arasında gezinerek kazanıyorlar. Bizim Julia 2-3 aydır oynuyor. Mütevazi bir evi, tek tek severek aldığı sade eşyaları var. Tıpkı gerçek hayattaki gibi evini ince bir zevkle döşüyor. Oyunda antikacısı yok ama Luxury mağazasında acayip lüks ve zevkli eşyalar var. Parası az bizimkinin çünkü bankadan borç almıyor, kredi kartı kullanmıyor ve en önemlisi Cheat Engine isimli hile programını kullanmıyor. Bu hilenin varlığını dün internette araştırınca öğrendik.
O'nun için balık avına gittim, şahane bir istridye ve içinde pırıl pırıl bir inci tanesi takıldı oltama, Julia adına ne sevindim! Akvaryuma koyduk hemen. Resimdeki gibi Julia hatıra resmi de çekti:)

Yazık ki bu oyun sanırım sadece Facebook'ta var. Ben hala en başında olduğu gibi Facebook'u protesto etmekte olduğumdan bu oyunu ancak Julia'nın yanında veya -olur da- şifresini verirse oynayabilirim.

O şu anda kolumun 1 cm solunda ve Facebook'ta tanıdıklarına -yel değirmenlerine- günlük saldırılarını yapmakla meşgul. Ama işin enteresanı; bu işi gevezelikle güle eğlene yapıyor! İnsan onun yanında -kendini düşürdüğü duruma içi kan ağlasa bile- hala hiç sıkılmıyor:) Aslında Facebook'ta O'nu okuyanlar ve halinden korkanlar kadar O'na uzağım. Çünkü ben de fanusun dışındayım herkes gibi. Ama onlar kadar korkak ve endişeli, vefasız değilim. Hasta hastadır işte o kadar, herşey olduğu gibi doğallıkla ve yargısız kabul edilmelidir.

Beni haketmiş dostlarımın her hastalığında yanında olmaktan vazgeçmem. Paranoid şizofren olduğu iddia edilse bile! Herşey geçecek ve O çoooook iyi olacak...

1 Eylül 2009 Salı

Ney'im ile 9. günüm.

22 Ağustos Cumartesi: Karaköy Tünel'den bir Kız Ney aldım. Yıllardır kafamın bir yanında bu istek vardı. Üfleme çalışmalarıma başladım... İnternette okudum ki 6 ay ses çıkaramayanlar varmış. Bunu bilerek aldım. Arkadaşlarıma "Ney aldım biliyor musun?" diyorum "Ney (Ne) aldın?" diyorlar, bu konuşma kaç kişiyle bu şekilde oldu. Bir de herkes "Aaa çok zormuş ses çıkarmak" dedi. Herkes de biliyor bu durumu bir ben bilmezdim.

23 Ağustos Pazar: Hala üflemeye çalışıyorum. Benimle beraber ses çıkarmaya çalışan Sanço Panço gayet umutsuzca dedi ki: "Yahu belki de bu çalışmıyordur!" Oysa satan adam bu neyi gözümüzün önünde çalmıştı. Sanço çok umutsuz. Çoktan benim adıma vazgeçti.

24 Ağustos Pazartesi: Gün içinde denemelerime devam ettim. Bir yandan internette araştırıyorum. Neyzenim.com'u buldum. İlk ders doğru tutuş ve Re sesi üfleyiş çalışıyorum. Doğru tutuş ve üfleyiş biçimini bulmuşum ki ses çıkarabildim! :) Nasıl sevindim anlatamam, hiç ama hiç beklemediğim birşeydi.

1 Eylül Salı: Neyzenim.com sitesindeki ney derslerine göre notaların yerlerini ve adlarını bir kağıda yazdım. Kesintisiz nefesle üfleme çalışmalarıma devam ediyorum. Hem uzun nefes hem doğru ses peşindeyim. Çıkan sesler arada hoşuma gitmiyor. Eski arkadaşlarım: Senin müzik kulağın yoktur ki?! diyorlar. Gülümsüyorum, çünkü yürekten biliyorum bir gün doğru şekilde üfleyebileceğimi...