
Sırtımda malzeme çantamla Sanço'nun peşinden seyirtirken 'Nasılsa iptal edilir, hangi kız oynar ki bu berbat soğukta, keyifle sinemaya gidilebilecek bir cuma akşamında...' diye sinsince düşünüyordum.
Ama hiçbirşey iptal edilmemişti! Kızlar gelmiş, sahaya çıkmış ısınıyorlardı ve yağmur gittikçe daha fazla yağıyordu!
Tam da bugünler için aldığım Fenerbarçe yağmurluğumla sahaya çıktım ısınmaya... O andan sonrasını hiç anımsamıyorum:)
1 saat boyunca nasıl olduysa hiç üşümedim, hiç ıslanmadım, hiç de yorulmadım... Boynumdaki ince boyunluğumu arada kafamda biriken yağmur sularını almak için havlu olarak kullanıyordum ama ben sanki hiç ıslanmıyordum! Sular üzerimde birikmişti ama bana sorarsan üzerimde görünmez bir zırh vardı. Yağmurluğuma rağmen kollarımın içine su sızıyordu ama üşümüyordum. Sanki yağmur hiç yağmıyordu. Koşuyor koşuyor koşuyordum... Bir ara eskilerden en güçlü ve kondisyonlu olanın yanımdan geçerken kalbini tutup "Ay! kesildim ben!" dediğini duydum. Kendimi yokladım; 'kesilmiş miydim ben de?' Yok hayır üstelik bu tuhaf ortamda oynamama rağmen bir de üstüne her zamanki yorgunluğumdan eser de yoktu:)
O bir saatten tek anımsadığım; kalecinin degajının tavandaki koruyucu fileye çarpışıyla ağır çekimle gördüğüm, şapır şapır etrafa saçılan yağmur damlalarının saha spotlarının aydınlığında pırlanta taneleri gibi etrafa saçılışı... O anda farkettim ki yağmur hala yağmaya devam ediyordu ve hava daha da beter olmuştu. Bir an durdum sahada yağmuru izledim. Nasıl bir motivasyonla oynadıysak hepimiz için en güzel oyunumuzu oynadığımız gün olmuştu. Sanço da benimle aynı fikirdeydi ve oyunumu da begenmişti.
Bundan sonra yağmurla dostluğuma soğuk da eklendi. Vücud hareket ettiği ve eğlendiği sürece dışarda taş da yağsa insan hissetmiyormuş bunu öğrendim. Fakat bunu insan annesine nasıl anlatabilir, nasıl inandırabilir ki! Ancak annemin de yağmurda + soğukta + gece maçında sahaya çıkması lazım ki dünyadaki en olanaksız şey:))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder