3 Mart 2013 Pazar

Neden Küçük Prens okumalı...

Küçük Prens'i insan sadece bir kez değil, her zaman okumalı. "Eee nereye kadar aynı kitap okunur?" derseniz yanıtım hazır: Taa ki gündelik hayatta karşılaştığı olaylarda, birden kafasında bir şimşek çakıp da kendini Küçük Prens'ten satırlar söylerken buluncaya kadar!

Evet zaman sınırlaması bu, işaret de bu bence... Teorime güçlü desteğim de hazır; "insan bir kitabı birkaç kez okumayacaksa o kitabı hiç okumasa da olur" Oscar Wilde

İnsan kalbi ile görebilme yeteneği olduğu kadar Küçük Prens'i evire çevire okumalı derim. Böyle bir yeteneği yoksa zaten hiç okumasa da olur boşa zaman kaybı. Bazı insanların gönül gözlerinin mühürlü yaratıldığını kutsal kitaplardan da biliyoruz, onlara ne söylesen boş.

Ben Küçük Prens'i ilk kez okuduğumda yetişkindim. Ama gerçek bir yetişkin değildim, üniversiteyi yeni bitirmiş birisi gerçekte yetişkin değildir çünkü. Sonrasında da defalarca okudum, anlarmış gibi orijinal dilde yazımını, fransızcasını bile getirttim rafıma koydum... Omuzuma dövmesini yaptırttım...

Minik biblolarını hediye getirdiler bana, özel basılmış kartlarını... Hatta 50 Frank'ı iki cam arasında çerçeveleyerek hediye de etti bana en yakın arkadaşım... Sırf üzerinde Küçük Prens ve yazarı Saint Exupery var diye... Başka bir arkadaşım Amerika'dan Küçük Prens'in kolonyasını yolladı... Özel bir günlük defterini... Paris'ten kol saatini getirttim zamanında (Hemen bozuldu ama olsun:)... Saatimin kutusu Küçük Prens'in koyununu koyduğu 3 delikli kutu şeklinde hem de, bayılmıştım...

Bu gözle görülenlerin sevimlilikleri bir yana, esas mesele gözle görünmeyenler ve "insan doğruyu gözleriyle göremez, ancak yüreğiyle görebilir" derinliği.

Bu öyle bir duygu ki, tanımlamak ve bir başkasına anlatarak aktarmak imkansız. Ya hissedersin ya etmezsin bunu. Hissediyorsan şanslısındır, olaylara o gözle bakabiliyorsundur. Belirli bir seviyeden aşağı düşmezsin o zaman... Dostuna da düşmanına da, kardeşin olduğu halde seni düşmanı zannedene de aynı mesafeden bakabilirsin. Affetmeyeceksindir, unutmayacaksındır belki ama içindeki sevgi ölmez. Yüreğinle görüyorsan eğer, seni düşmanın zanneden ve sana düşmanının yapmayacağı şeyleri yapan, söyleyen kardeşini bile sevmeye devam edersin. Gerçekleri olduğu gibi algılarsın, sahici düşmanın kim olduğunu berrak şekilde seçersin. İntikamla uğraşmazsın bizzat ama zaten evren senin intikamını alır bilirsin. Yüreğinle görüyorsan eğer herşeyi bilirsin.

Küçük Prens'i anlamak budur, ama salt bu değildir. Çok geniş bir yelpazede değerlendirmek ve gündelik hayatta her an kitaptan bir satırın karşına çıktığını görmek demektir. Kimi zaman bir çağrışımla gezegenlere bakarsın, kimi zaman senden uzak bir sevdiğin varsa sana O'nu anımsatan şeylerle kendi kendine gülümsersin: "Yıldızlardan birinde ben yaşıyor olacağım. Ben gülüyor olacağım bir tanesinde. Ve gece gökyüzüne baktığında bütün yıldızlar gülüyor gibi olacak... Yalnızca senin gülen yıldızların olacak... Yıldızlara bakıp gülümsediginde dostların seni deli sanacak..."

Bu kitabı hissetmişler bir kenara, diğer insanlar bir kenara. Bu kadar ciddi bir mesele bu Küçük Prens'i anlamak meselesi. Bir koyunun, bir gezegende bir gülü yiyip yemediğini düşünmek gerçekten ciddi bir mesele. Siz de bir Küçük Prens tanıdıysanız ve büyüttüyseniz eğer... :) Aranızdaki görünmez bağların gücüne de inanırsınız.







2 yorum:

  1. Çoook güzel bir yazı olmuş dostum. Tekrar okuyasım geldi Küçük Prens'i :)

    YanıtlaSil